DUCHANNE MUSCULER DİSTROFİ
Bu hastalık vücudun
neresindedir?
Duchanne kas distrofisi bir kas hastalığıdır.
Vücudun Neresi Hastadır?
Vücudumuzu hareket ettiren ve kolumuza, bacağımıza
dokunup sıktığımızda elimize gelen kitleler kaslardır. Kaslar, binlerce
kas hücresinden oluşur; bu hücrelerin her biri zarla çevrilidir. Sizde bu
kasların her bir hücresinin zarında var olması gereken bir madde (DİSTROFİN
isimli protein), yapısal olarak eksiktir.
Bu bozukluk; nasıl hastalık
belirtisi ortaya çıkarıyor?
Hareket etmemizi ve gücümüzü sağlamak için
kaslarımız kasılır. Bu kasılma her bir kas hücresine çok fazla yük
bindirir. Eğer çevresindeki zar yeterince kuvvetli değilse kas hücresi bu
kasılma sırasında bu güce dayanamaz ve zar yırtılır. İşte kas hücresi
zarındaki DİSTROFİN, kaslarımızı kasılma sırasında yırtılmaya karşı
koruyan maddelerden biridir. Dolayısıyla DİSTROFİN eksik olduğunda bu dayanıklılık
sağlanamaz ve kas hücresi yırtılır, ölür. Eğer bir kasımızdaki hücrelerin
çoğu yok olur, ortadan kalkarsa, geride kalanlar kasılmaya, yani hareket
etmeye ve güç oluşturmaya yetmez. Böylece gücümüz ve hareketlerimiz azalır.
Yani, DİSTROFİN’ in eksikliği doğuştan beri olduğu halde şikayetler
ancak çok sayıda kas hücresi öldükten sonra, belli bir yaşta ortaya çıkar.
Hastalığın belirtileri nelerdir, seyri nasıldır?
Hastalığın belirtileri, güç kaybı ve
hareketlerde azalmadır. Bu belirtiler ilk olarak kalça çevresindeki kaslarda
başlar. Bu nedenle ilk belirtiler yokuş ve merdiven çıkmayı, oturduğu
yerden kalkmayı etkiler. Giderek normal yolda yürüme zorlaşır, hasta sık sık
düşer. Omuz çevresindeki kaslar etkilendiği zaman kollarda zayıflık ortaya
çıkar. En son olarak solunum ve gövde kaslar etkilenir. Hastalık kalp kasını da tutabilir ama bu genellikle ciddi bir belirti ortaya çıkarmaz.
Hastalık kimlerde ve ne sıklıkta görülür?
Hastalık genel olarak erkek çocuklarda görülür.
Doğan her 3500 erkek çocuktan biri bu hastalığa yakalanmış olarak doğar.
Kızlar genellikle taşıyıcıdır, hastalık belirtisi göstermezler. Ancak,
seyrek de olsa taşıyıcı kızlarda da hastalık belirtisi ortaya çıkabilir.
Hastalığın nedeni biliniyor mu?
Evet biliniyor. Vücuttaki DİSTROFİN eksikliği,
bu maddeyi üreten (kodlayan) bir gendeki bozukluk nedeni ile ortaya çıkmaktadır.
Yani genetik (kalıtımsal) geçişlidir. Hastalık ya bir önceki kuşaktan
aktarılmıştır veya anne karnındaki oluşum sırasında bu gen yanlış
oluşmuştur. Her iki durumda da ortaya çıkan sonuç aynıdır. Arada hiçbir
fark yoktur. Hasta olan gen, cinsiyet kromozomlarından biri olan X kromozomunun
Xp21 bölgesindedir.
Gen, kromozom, genetik (kalıtımsal) ne
demektir?
Her bir hücrenin olduğu gibi kas hücrelerinin
de her biri içinde çekirdek vardır. Çekirdek, bir hücrenin adeta beyni
gibidir. İşte bize ait bütün bilgiler, karakterlerimizi belirten her türlü
bilgi (örneğin saç rengimiz, göz şeklimiz, kas hücresi zarımızın dayanıklılığı
gibi) bu çekirdek içindeki kromozomlarda bulunur. Kıvrılmış birer şerit
halindeki kromozomlar üzerinde sıralanmış (adeta bir ipe dizilmiş gibi)
genlerin her biri ise bu özelliklerden yalnızca bir tanesini belirler. Yani
kas hücremizin dayanıklılığını belirleyen 10 özellik varsa ve bunlardan
yalnızca bir tanesi DİSTROFİN ise, DİSTROFİN’ i tek bir gen yapar.
Dayanıklılığını belirleyen özelliklerin tümü ise o çekirdekteki bilginin
içindedir. Çekirdeklerdeki bilgiler bize annemiz ve/veya babamız tarafından
verilir. Bu nedenle, örneğin gözümüz annemize, kaşımız babamıza benzeyebilir.
Eğer bozuk bir gen anne veya babada hasta ise, bazı ihtimaller dahilinde çocuğa
da aktarılabilir. Bazen de herhangi bir gen anne ve babada bozuk olmadığı halde
çocukta bozuk olabilir. Yani hastalık bir kuşaktan başlamış olabilir. Ancak
bozukluğu, bir sonraki kuşağa geçirme olasılığı olduğu
için, buna da genetik (kalıtımsal) hastalık diyoruz.
Eğer hastalık bir önceki kuşaktan geçirilmişse
tüm
kardeşlere de geçirilmiş midir, yeni bir kardeş doğarsa hasta olma şansı
var mıdır?
Eğer kardeş erkek ise hastalık taşıma
ihtimali vardır. Ancak hastalığın ilk belirtileri 2-3 yaşında ortaya
çıktığından, kardeş te bu yaşa geldiğinde hastalık belirtileri fark edilecektir.
Yeni doğacak kardeş erkek olursa (ki bunu
saptamak mümkündür) hasta olma ihtimali vardır. Ancak, anne, hamileliğin
başında başvurursa bebeğin hasta doğup doğmayacağı anlaşılabilir. Bu
durumda, isteğe göre, bebek doğurulabilir ya da doğurulmayabilir.
Hastalığın tanısı nasıl konuyor?
Yakınları hastalık belirtisi gözlediğinde
çocuğu doktora getirir. Doktor muayene ettikten sonra bazı
incelemeler ister. Bunların ilki bir kan testidir. Damardan iğne ile
alınan kanda CPK isimli maddenin yüksek olup olmadığına bakılır. İkinci
inceleme EMG’ dir. Bu inceleme sırasında,
incelemeyi yapan doktor, kaslara çok ince birkaç iğne batırır. Bu iğnelerin
batması, sivrisinek ısırığından daha fazla acıtmaz. hafifçe acı duyulur. Eğer bu
testlerle bir kas hastalığı saptanırsa, o zaman sıra hangi kas hastalığı
olduğunu araştırmaya gelir. Bu durumda önce yine damardan bir kan alınarak Xp21
genindeki bozukluğa bakılır. Eğer bu bozukluk gösterilebilirse hastalığınızın
tanısı %100 doğrulukla konmuş olur. Bazen bu gen bozuk olduğu halde bozukluk
görülemez. Bu durumda hastadan küçük bir kas parçası
alıp onu incelemek gerekir. Kas biyopsisi adı verilen bu incelemeye başlarken
kol veya bacak kaslarından birinin üstü temizlendikten sonra bir iğne yapılır.
Bu iğne hafifçe yakar, ama o bölgeyi tümüyle uyuşturur, duyarsız hale getirir.
Bu duyarsızlık birkaç saat sürer. O arada o bölge kesilerek içerden küçük bir
kas parçası alınıp dikilir. Hasta bu işlemi, o bölge uyuşturulmuş
olduğu için hiçbir şekilde duymaz. Alınan parçada daha sonra sizde DİSTROFİN
olup olmadığına bakılır ve hastalığın tanısı konur.
Hastalığın tedavisi var mıdır?
Hastalığın bugün için bilinen
ilaç tedavisi yoktur. Yani, hastalığı tümüyle ortadan kaldıracak bir ilaç bugün
için bilinmemektedir. Ancak, hastalığın sebebinin bilinmiyor olması, tedavi
konusundaki çalışmaları çok kolaylaştırmaktadır. Bilim çok hızla ilerlemekte ve
gelişmiş ülkeler bu çalışmalara çok para yatırmaktadırlar. Bu çalışmalar,
hastalığın tedavisinin yakın gelecekte bulunacağı
ümidini vermektedir.
Tedavi bulununca
hastalar bundan yararlanabilir mi?
Elbette yararlanabilir. Gücünü çok
kaybetmiş olan kaslarda belki bir düzelme görünmeyebilir; Ancak
hafif güç azalması olan kaslar ile henüz gücünü yitirmemiş olanlar,
etkili olabilecek bir tedaviden mutlaka yararlanacaklardır. Buradaki dikkat
edilmesi gereken nokta, güç kaybının hızını mümkün olduğunca yavaşlatabilmektir.
Son gelişmeler nelerdir?
Şu sıralarda hastalığın tedavisi
üzerinde çalışılmaktadır. Amaç, kas hücrelerinde yok olan distrofini
yerine koyabilecek veya distrofin dışında onun görevini yapacak yöntemler
geliştirmektir. Hayvan deneyleri sürmekle beraber henüz uygun bir yöntem
bulunabilmiş değildir.
Güç kaybının hızını
azaltabilmek için ne yapılması lazım?
Duchennei ve benzeri
hastalıklarda hiç gözden kaçırılmaması gereken nokta, bu hızı biraz olsun
yavaşlatabilmenin elinizde olduğudur. Bunun için hastanın aktif çabası
gerekmektedir. Çünkü hastalık sırasında güç kaybına neden olan iki etken vardır.
Birincisi, daha önce belirttiğimiz gibi hastalık nedeniyle kas hücrelerinin tek
tek ölmesi.İkincisi ve çok önemlisi ise, hareket etmeyen kasların, her
kimde olursa olsun küçülüp zayıflayacağı. Hasta olmasa bile spor yapan ve
yapmayan insanları gözünüzün önüne getirin. Spor yapan elbette daha
kuvvetli olacaktır; buna karşılık spor yapmayan kişi daha az güçlü,
kapasitesini tam kullanamaz durumda olacaktır. Hastalık nedeniyle zaten
bir güç kaybı olduğu için hastanın hareket yapması çok daha fazla önem
taşımaktadır. Ancak, hareket yapayım derken aşırıya kaçmamak, uygun olmayan
kasları çalıştırmamak ve yormamak gerekmektedir. Bu nedenle hastalığı bilen bir
kişinin (fizyoterapist) uygun hareketleri ve çalışma sürelerini hastaya
bildirmesi gerekmektedir. Böyle düzenlenmiş hareket çalışmalarına FİZYOTERAPİ
adı verilmektedir. Bundan sonra yapılması gereken, bu uygun hareketleri HERGÜN tekrarlamaktır. Hiç unutmayın, hareketleri arada bir çok yapmak
çok zararlı, ancak her gün düzenli olarak az sayıda yapmak ise çok yararlıdır.
Hareketin sayısının fazlalığı değil, DÜZENLİ olması çok önemlidir.
Fizyoterapi hareketlerini yaparken çok sıkılıyorum
Başlangıçta bu hareketler
hastaya çok sıkıcı gelebilir, hatta bazen kol veya bacakları ağrıyabilir. Ancak
öncelikle, tedavi bulununcaya kadar bu hastalıkla arkadaş olup iyi geçinmek zorunludur.
Bunu kabul edelim. İyi geçinmenin en iyi yolu da hiç unutmayın, kasları bu süre
içinde en iyi durumda tutabilmek. Kasları olabildiğince iyi
durumda tutabilmek için ise bu hareketler mutlaka yapılmalı. Bunları kafanıza
iyi yerleştirdikten, yapabileceğimize inandıktan sonra nasıl sıkılmadan
yapalım sorusunu yanıtlamaya çalışalım:
Bir kere bu hareketlere ayıracağınız süre
tümüyle hastaya aittir, hasta bunun tadını çıkarabilir. İkincisi, hareketleri
yaparken, yattığınız veya oturduğunuz yerden televizyon seyredebilir veya hayal
kurabilirsiniz. Bazı hareketlerde ise anne veya babanın yardımı gerekebilir. Bu
durumda da sohbet edilebilir. Bunların dışında o
süreyi zevkli kılacak başka yollar da bulunabilir. Zaten bir süre
sıkıntısına dayanıp ta düzenli yapılmaya başlandığında,hasta kendisini
eskisinden daha iyi hissettiğinde bu süreyi kendisi uzatmak
isteyecektir.
Tümüyle tedavi etmese de kullanılması gereken
ilaç var mı?
Kortizon cinsi ilaçlar kullanıldığında
hastalar bir süre kendilerini daha iyi hissetmekteler. Bu nedenle
bir çok hasta bu ilaçları kullanmaktadır. Ancak bu ilaçlar kullanılırken
tuzsuz yemek, kilo almamak, doktor kontrolünden çıkmamak, ilaç miktarı ile
oynamamak zorunludur.
Yürümek çok zorlaşırsa ne yapılabilir?
Başlangıçta ayak bileği için verilen
gece ateli çok yararlı olabilir. Yürümek çok zorlaşırsa bacağı dik tutan yürüme
cihazı yıkanabilir. Bu cihaz iyi yapılırsa, hastaya uygun yapılacağı ve de
pantolon içine giyilebileceği için kullanması oldukça rahat olacaktır.
Hasta yürüyemezse ne yapılabilir?
Yürüyemeyecek kadar güç kaybı varsa
tekerlekli iskemle kullanmak mümkündür. Tekerlekli iskemle kullanmak, gözlük
veya baston kullanmak kadar doğal, normal bir şeydir. İster yürüyebilir,
ister yürüyemez durumda olsun, hastanın hareket edebileceği kadar hareket etmesi
hem kendisi hem de bizim için gereklidir, çünkü hareket eden kaslar daha zor
zayıflar. Hiç
unutmayın, yalnızca kaslarınız zayıf ve zor hareket ediyorsunuz; aklınız
başınızda ve çevreniz bundan yararlanabilir. Bu nedenlerle kolay ve çabuk
hareket etmenizi sağlayacak her yolu denemek gerekir. Tekerlekli sandalye de
sizi kolay hareket ettirecek araçlardan biri. Onu kullanmaktan kaçınmanıza
hiç gerek yok.
Tekerlekli sandalye kullanmak zorunda olan
hastalar nelere dikkat etmelidirler?
Öncelikle sandalyenin hastaya
uygun olması şart. Yani sandalyenin eni,hastanın elinden büyük olmamalı. Aksi taktirde otururken
eğri durabilir; bu da omurgada eğriliklere, giderek nefes
kapasitesinde azalmaya yol açabilir. İkinci önemli nokta, yürümek çok
zor hale gelirse hemen tekerlekli sandalye kullanmaya başlanmaması. Hareket
etmesi çok önemli olduğu için, mecbur kalmadıkça sandalyeye oturmamasını
öneriyoruz. Belki başlangıçta yalnızca dışarı çıkarken, uzak bir yere
giderken kullanılabilir. Gerekli hale gelirse sürekli kullanılır. Her
şey uygun durumda kullanıldığında yararlıdır. Ayrıca bu hastalığın
tembelliğe tahammülü yoktur.
Sosyal yaşamda var olabilir miyim, neler
yapabilirim?
Elbette var olabilirsiniz. Zaten var olmalısınız
da; bu sizin topluma karşı göreviniz. Nasıl mı? Yapabileceğiniz her şeyi
yapın; hiçbir şeyden kaçınmayın. Bir kere durumunuzdan utanmayı bırakın.
Koşullar elveriyorsa okulunuza devam edin. Etmiyorsa evde bir şeyler yapın.
Daha çok aklınızı, dilinizi, ellerinizi kullanarak yapabileceğiniz şeylerde
başarılı olacaksınız.
Bu nedenle, örneğin öykü ve şiir yazmak,
satranç öğrenmek ve oynamak, okuma-yazma bilmeyen arkadaşlarınız için öykü-şiir
kasetleri doldurmak gibi işler sizin için biçilmiş kaftan. Bunun dışında
etkinlikler yaratmak da sizin elinizde. Üretken oldukça hayatta daha mutlu
olduğunuzu göreceksiniz.
Sosyal yaşamda var olabilmem için bana yardım
edecek bir kuruluş var mı?
Evet. Türkiye Kas Hastalıkları Derneği adı
altında bütün kas hastalarına hizmet veren bir kuruluş vardır. Dernek
binası Yeşilköy-İstanbul’ da olup, derneğin Ankara, İzmir, Bursa ve
Gaziantep şubeleri vardır. Sloganı “Birlikte Başarabiliriz” olan dernek
Kas Hastalarının Bağımsız Yaşama özgürlüğüne kavuşması için çalışmalarını
1978 den beri sürdürmektedir.
Kaynak:
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği
Prof. Dr. Piraye SERDAROĞLU
Berna AKÇAKAYA
 
|