Myasthenia Gravis Myasthenia Gravis nedir? Nasıl bir hastalıktır?
Hastalığın adı ağır kas zaafı anlamına
geliyor. İstemli kaslardaki zaaf ve çabuk yorulma şeklinde ortaya çıkan nöromüsküler
(sinir-kas sistemlerine ait) bir hastalıktır. Kasların yinelenen hareketleri
ile zaaf artar. Dinlenme ile kısmen düzelme olur. Bu nedenle hiç olmazsa başlangıçta
hastalar sabahları kendilerini daha iyi hissederler. Zaaf ve yorgunluk günün
ilerleyen saatleri ile birlikte artar. Belirtiler en çok ve öncelikle yüz, göz,
ağız çevresinde, dilde, çiğneme, yutma kaslarında belirgindir.
Ne zamandan beri biliniyor?
İlk defa 1672 yılında bir İngiliz hekimi
olan Thomas Willis tarafından tanımlandı. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında
Erb, Goldflam ve daha başkaları hastalık hakkında daha ayrıntılı bilgiler
ortaya koydular. En önemli bilgiler ise son yıllarda edinildi.
Myasthenia Gravis ne sıklıkta görülüyor?
Hastalığın sık oluşu kesin olarak
bilinmiyor. Ancak çeşitli ülkelerde yapılan incelemeler genel nüfusa göre
10.000-40.000’ de bir oranında görüldüğünü ortaya koyuyor. Hastalığın
tanısı kolaylaştıkça sık oluş oranını artması doğaldır. Ülkemizde
de bu hastalığa ender olmayarak rastlanıyor. Türkiye’de 2.500-3.000 kadar
hasta olduğunu tahmin etmek yerinde olur.
En çok hangi yaşlarda ve kimlerde görülüyor?
Bütün ırklarda ve her iki cinste görülüyor.
Ancak kadınlarda erkeklere göre biraz daha sıktır. Her yaşta başlayabilir.
Genellikle kadınlarda en çok 20-40, erkeklerde ise biraz daha ileri yaşlarda
başladığı saptanmıştır.
Kalıtımla ilgisi var mı?
Hayır. Fakat bir ailede birden fazla hastanın
görülüşü rastlantıyla açıklanamayacak sıklıktadır. Yaklaşık olarak
bildirilen vakaların %3’ü familyal (ailevi) vakalardır. Hiç olmazsa bazı
vakalarda kalıtımın rol oynadığı anlaşılıyor.
Bulaşıcı bir hastalık mıdır?
Kesinlikle değildir.
Myasthenia Gravis’in belirtileri nelerdir?
Başlıca belirtiler yüz, gözler, ağız
dil bölgesinde, yutma ve çiğneme kaslarında toplanır. Bir göz kapağının
birden düşmesi sıklıkla başlangıç belirtisi olabilir. Ya da çift görme,
yutma ya da çiğneme güçlüğü, konuşmada tutukluk, ses kısıklığı,
solunum yetmezliği, bunlardan bir ya da birkaçı ilk belirtileri oluşturabilir.
Özellikle başlangıçta belirtiler gelip gidicidir. Birkaç gün içinde her şey normale dönebilir. Bir süre sonra
tekrarlar. Kol ve bacaklarda, özellikle kök kaslarında zaaf ender değildir.
Belirtiler hastadan hastaya değişen biçimde, hızda ve ağırlıkta gelişme
gösterir. Aynı hastada zamanla büyük değişiklikler olabilir. Bazen kas
zaafı ve yorgunluğu çok sınırlı kalır, bazen yaygın hal alır.
Hastalık üzerinde olumsuz etki yapan şeyler
nelerdir?
Aşırı fizik aktivite, emosyonel
bozukluklar, uykusuzluk, kadınlarda periyodlar zaafı arttıran faktörlerdir.
Soğuk algınlığı, enfeksiyonlar, özellikle solunum yolları hastalıkları
olumsuz etki yapar. Gebelik her iki türlü etki yapabilir. Kinin ve kininli ilaçlar
kas gevşeticiler, bazı antibiyotikler (neomyein, streptomyein, kemnamycin,
vs.) zaafı arttırabilir. Hastanın elinde sakıncası olan ilaçların listesi
bulunmalıdır.
Hastalığın nedeni bilinmiyor mu?
Hastalık hakkında bilgilerimiz gittikçe
artıyor. Fakat nedeni henüz açıklanmış değil. Beyinden çıkarak çevre
sinirleri yolu ile kasa ulaşan hareket impulsları (emirleri) nin sinirden kasa
geçişinde bir bozukluk olduğu biliniyor. Bunun için çeşitli teoriler
ortaya atılmıştır. Hareket impulsunun sinirden kasa geçişini asetilkolin
isimli ve sinir ucundan salgılanan kimyasal bir madde sağlıyor. Bu maddenin
yapımında ya da serbest kalışında bir kusur, ya da kasın buna karşı
duyarlılığını yitirmesi, kürara benzer bir maddenin dolaşıma karışarak
iletiyi bloke etmesi önceki yollarda ileri sürülen teoriler arasında idi.
Son yıllarda 1960’lardan başlayarak
ortaya atılan otoimmun teoriyi destekleyen kanıtlar güç kazanmıştır.
Hastaların büyük çoğunluğunun kanlarında %90 noromüsküller plakta
(sinir-kas bileşiminde) yer alan reseptöre karşı antikor (bağışıklık
maddesi) bulunduğu gösterildi. Bu antikorun iletiyi sağlayan asetilkolin
yerine geçerek ve onunla rekabete girerek reseptörle birleştiği ve impuls
iletisini bloke ederek hastalık semptomlarını yarattığı anlaşılıyor.
Bugün tıpta birçok otoimmun hastalık
biliniyor. Bu hastalıklarda organizma kendi öz dokularını kendi parçaları
olarak tanıyamamakta ve onlara karşı yabancı doku gibi davranarak antikor
oluşturmaktadır. Bunlara otoimmun hastalıklar deniliyor. Myasthenia Gravis
bunlardan biridir. Göğüs kafesinde ve göğüs kemiğinin arkasında yer alan
timus bezi bu mekanizmada rol oynuyor. Ama mekanizmayı başlatan faktör nedir
o henüz bilinmiyor. Doğumla ortaya çıkan konjenital miyasteni vakalarında sözü
edilen bu immun mekanizma geçerli değildir.
Tanı nasıl yapılır? Bu amaçla uygulanan
testler var mıdır?
Hastalık hikayesi ve belirtilerinin yanı sıra
antikolinesterazların belirtileri geçici olarak düzeltici etkisinden tanı için
yararlanılır. Çabuk ve kısa süreli etki yapan bir antikolinesteraz olan
edrophonium (Tensilon) damar içine verilir. Eğer Mhyasthenia Gravis söz
konusu ise semptomlar daha ilaç verilirken düzelir. Bu iyileşme birkaç
dakika sürer. Aynı test neostigmin (Prostigmin) ile de yapılabilir. Kas içine
iki ampul verilir. Etki daha geç ortaya çıkar ve birkaç saat sürer.
Belirgin bir düzelme yalnız Myasthenia Gravis’de görüldüğü için bunlar
tanı için değerli testlerdir. Yukarda sözünü ettiğim ayrıca
elektromiyografi aleti ile yapılan ve siniri uyararak kastan alınan cevapları
kaydetme şeklinde uygulanan bir test de tanıyı desteklemek için kullanılır.
Kanda spesifik antikorların saptanması bugün en sağlam tanı yöntemi olarak
görülüyor.
Tedavi olanakları nedir? Hangi ilaçlar
yararlı olur?
1934 yılına kadar hastalığın hiçbir
tedavisi yoktu. Bu tarihte bir kürar antagonisti olan neostigminin hastalık
belirtileri üzerinde etkili olduğu kaydedildi. O günden bu yana neostigmin
Myasthenia Gravis’te kullanılıyor. 15 mg’lık tabletleri var. Günlük doz
ve ihtiyaç hastadan hastaya çok değişiyor. Bu, bir iki tablet kadar az,
25-30 tablet kadar çok olabilir. Aynı hastanın ihtiyacı da günden güne değişiklik
gösterebilir. En uygun olan dozun hekim tarafından dikkatli ve yakın bir
izleme ile saptanması gerekir. 1950’lerden beri hastalıkta neostigminden başka
antikolinesterazlar, pyridostigmin (Mestion) ve ambenonium chloride (Mytelase)
kullanılıyor. Hastalar bu üç antikolinesterazdan birine ya da öbürüne diğerlerinden
daha iyi cevap verebiliyorlar. En çok tercih edilen drog Mestion oluyor. Eğer
her üç antikolinesteraz elde var ise hastanın en çok hangisinden yararlandığı
saptanarak en uygun dozda verilmelidir. Bu optimal dozun zamanla değişebileceğini
ve bu nedenle
hekimle yakın bir temas halinde bulunmak gereğini unutmamak gerekir. Bir de
pyridostigminin (Mestinon) uzun etkili (retard) tabletleri var. Bazı hastalar
özellikle gece dozu olarak bundan yararlanıyorlar. Bu ilaç ve Mytelase Türkiye’de
bulunmuyor.
Bu ilaçlar ne kadar ve ne süre alınmalıdır?
İlaç ihtiyacı hastadan hastaya çok değişiyor.
Yukarı da belirtildiği gibi iki tablet ile yetinebilen hastaların yanı sıra 25 tablet alması gerekenler var. İlavın
dozunun arttırılmasının mutlaka kuvveti arttıracağını düşünmek çok
yanlış. Optimal dozun üstünde kullanma, tersine kas kuvvetini azaltır, çünkü
bu durumda nöromüsküler iletide miyasteniden farklı fakat sonuç olarak ona
benzeyen bir blok meydana gelir ve tehlikeli bir durum yaratılmış olur.
Nadiren hastalık semptomlarına
antikolinesterazların hiç biri etkili olmaz. O zaman diğer tedavi yöntemlerine
başvurulur.
Antikolinesteraizların yan etkileri var mıdır?
Evet. Bu ilaçlar barsak hareketlerini
uyararak mesane, bronşlar, ter bezleri üzerinde etkili olarak, kısaca
parasempatik sistemi aktive ederek yan etkiler yaratırlar. Belli bir dozun üzerinde
hastalarda ishal, bulantı, karında kramplar, sık idrar, tükrük ve bronş
salgılarının artması, terleme gibi belirtiler görülür. Bu belirtiler bazı
hastalarda çok ufak dozlarla ortaya çıkar ve tedaviyi güçleştirir. Bazılarında ise yüksek dozlar iyi tolere
edilir. Yan etkilerin önlenmesi amacı ile atroopin kullanılabilir, fakat birçok
tecrübeli miyasteni uzmanı ilacın fazlalığına ait belirtileri maskeleyeceği
gerekçesi ile atropin kullanımına taraftar olmazlar.
Antikolinesterazların en uygun (optimal)
dozda kullanılmalarının önemini ve eksik ilaç almak gibi fazla almanın da
tehlikeli durumlar yaratabileceğini bir kere daha belirtelim.
Tedavide antikolinesterazlardan başka kullanılan
ilaçlar var mı?
Evet. İmmunosupressif drogların hastalık
üzerinde etkili olduğu öğrenildi. Myasthenia Gravis’in otoimmün bir
hastalık olduğunun anlaşılmasından beri bu mekanizma üzerinde etkili ilaçlar
tedavide kullanılıyor. 1970’lerin başından beri steroidler denenmekte ve
geçen yıllar içerisinde bütün dünyada bu drogun hastalık üzerindeki
olumlu etkisi üzerinde görüş birliğine varılmaktadır. Steroidler, eğer
bir kontrendikasyon yoksa (kullanımlarını tehlikeli kılan), yüksek dozda ve
uzunca bir süre kullanılabilir. Çeşitli hastalıklarda kullanılan ve değişik
yan etkilere sahip bulunan bu drogun yakın bir hekim kontrolünde kullanılması
gereği açıktır.
Daha yakın yıllarda immunosupresif denilen
ve bağışıklık olaylarını baskı altına alan, immun sistem üzerinde
etkili ilaçlar geniş bir şekilde kullanılır olmuştur. Bunlarla ilgili
olarak bütün dünyadan olumlu sonuçlar bildiriliyor. Bu ilaçların da iyi
bir hekim kontrolü altında kullanılması gerektiğini ve tedavi süresince
laboratuar kontrollerinin tekrarlanması lüzumunu önemle belirtmeliyiz.
Antikolinesteralar semptomatik ve geçici bir
etki sağlamaktadırlar. Sözünü ettiğimiz son ilaçlar ise büyük bir olasılıkla
hastalık yaratan mekanizma üzerinde etkili oluyorlar. Etkinlikleri birinciden
farklı olarak kullanma anında değil, uzun süreli bir tedaviden sonra ortaya
çıkıyor. Bu ilaçlar Myasthenia Gravis tedavisi için ümit verici olanaklardır.
Kandaki antikorları temizleme amacına yönelik plazmaferezis 70 li yıllardan
beri kullanılıyor. Son yıllarda Immunglobulinle iyi sonuçlar elde edilmeye
başlandı.
Başka çeşit ilaçların hastalık üzerinde
olumsuz etkisi var mıdır?
Kinin, bazı antibiyotikler (neomycin,
streptomycin, vs.) diüretikler (vücut sıvısını azaltanlar), adale gevşeticileri,
narkotikler, anestetikler kas zaafını arttırırlar. Bu nedenle hastanın mümkün
olduğu sürece bu drogları almaması tercih edilir. Lüzumu halinde kendisini
izleyen hekime danışmalıdır.
Miyastenik bir hasta nelere dikkat etmelidir?
Gerekli miktarda droğu daima hazır
bulundurmalıdır ve ilaçlarını muntazam bir şekilde ve hekim tarafından
saptanmış olan dozda kullanmalıdır. Bu dozu kendiliğinden değiştirmemeli,
bir uygunsuzluk halinde hekime başvurmalıdır. Uyku ve yemekleri düzenli
olmalı, aşırı bir fizik aktivite göstermemelidir. Enfeksiyonlara
yakalanmaktan ve soğuk algınlığından mümkün olduğu kadar korunmalı,
kinin ve kininli içkiler kullanmamalıdır. Antibiyotik kullanması gerektiğinde
hekime danışmalıdır.
Myasthenia Gravis seyrinde kriz adı verilen
durumlar nedir?
Hastanın özellikle ciddi bir solunum sıkıntısı
içerisine düşmesi kriz olarak isimlendirilir. Bu hemen müdahaleyi gerektiren
ciddi bir durumdur. Myasthenia hastadaki solunum güçlüğü ilaç yetersizliğinden
ileri gelebildiği gibi, tam tersine fazlalığından da ileri gelebilir. Bu iki
birbirine zıt durumdan hangisinin söz konusu olduğunu saptamak güç
olabilir. Krizin antikolinesterazın etkinlik süresinin sonunda ortaya çıkışı
yetersizliği, bu süre içinde belirmesi ve yan etkilerin fazlalığı doz
fazlalığını telkin eder. Kısa etkili bir antikolinesteraz (Tensilon)
verilmesi ile düzelme oluyorsa ilaç yetersizliği söz konusudur. Bozulma
tersini gösterir. En iyisi kritik olduğu anlaşılan bir durumda, hastanın
hava yolunu müküsten, ifrazattan temizleyerek, onu en kısa zamanda suni
solunum uygulanabileceği yoğun bakım ünitesine veya reanimasyon merkezine
ulaştırmaktır. Kriz halinde, doz fazlalığı olasılığını daima göz önünde
bulundurmalı ve emin olmadıkça yeni antikolinesteraz uygulamasından sakınmalıdır.
Çünkü böyle bir yanlışlıkla hastanın kaybedilmesi mümkündür.
Enfeksiyonlar miyastenik krizi kolaylaştırır.
Gebelik Myasthenia Gravis üzerinde nasıl
etki yapar?
Myasthenia Gravisli hastalar hamile kalabilir
ve doğum yapablilirler. Gebelik sırasında hastalık seyrinde belli başlı
bir değişiklik olmaz. 7 hasta anneden bir tanesi miyastenik tipte zaaf gösteren
çocuk doğurur. Böyle bir çocuğun sesi zayıf çıkar, yutması zordur,
antikolinestrazlarla bu belirtiler birkaç hafta içinde düzelir. Bu geçici
miyasteni belirtileri anneden çocuğa sinir-kas iletisini bloke eden bir
maddenin geçtiğini telkin etmektedir.
Timus bezinin Myasthenia Gravis’teki rolü
nedir?
Bu asrın başından beri, göğüs boşluğunda,
göğüs kemiğinin arkasında yer alan timus bezinin bu hastalıkla ilgisi olduğu
biliniyor. Çocuklarda nispi olarak daha büyüktür. Süt çocukluğu çağında
immünolojik mekanizmaların enfeksiyöz ajanlara, yabancı dokulara ve
cisimlere karşı organizmanın korunmasını sağlayan mekanizmaların oluşumunda
rol oynar. Enfeksiyonlara karşı savunmada antikorların yapımı ve bağışıklık
olaylarında timüs tümörü (timoma) bulunur. Timoma bulunmayanların büyük
çoğunluğunda da timus bezi büyüktür ve mikroskopik değişiklikler gösterir.
Miyasteniklerin kanlarından çizgili kasa ve değişik dokulara karşı
antikorlar bulunmuştur. Bunlara otoantikorlar denilmektedir. Yukarıda
belirtildiği gibi son yıllarda hepsinden daha önemli olarak sinir-kas bileşimindeki
reseptöre karşı antikorların varlığı ortaya kondu ve bunun nöromüsküler
iletiyi bloke eden başlıca etken olduğu anlaşıldı. Özet olarak, timusun
bu otoimmün hastalığın oluşumunda baş rolü oynadığı bugün artık
kesin olarak biliniyor.
Timusun çıkarılması yararlı olur mu?
Bu konuda uzun yıllardan beri süregelen
tartışmalar ve değişik görüşler vardır, fakat yakın yıllarda timusun
çıkarılmasının yararlılığı üzerinde bütün dünyada hemen hemen tam
bir görüş birliğine varılmıştır. Timusun çıkarılması oldukça büyük
bir ameliyat sayılır. Ameliyatın ardından ciddi, yakın ve bilgili bir bakım
gerekir. Bu bakım, solunum güçlükleri nedeni ile, yoğun bakım ünitelerinde
yapılmalıdır. Bu tür ünitelerin gelişmesi ile ameliyat tehlikesi çok
azalmış ve operasyon için endikasyon alanı genişlemiştir. Bugün ameliyat
çocuklarda bile kolaylıkla uygulanabiliyor.
Medikal tedavi tatmin edici sonuç
vermiyorsa, hastanın timektomi (timus çıkarılması) için gönderilmesi
uygun olur. Bazı merkezler tanı konur konmaz timektomi yapılmasını tavsiye
ediyorlar. Ameliyat göğüs cerrahları tarafından yapılır. Bunun
reanimasyon servisi gibi suni solunum olanaklarının bulunduğu bir yerde yapılması
zorunludur. Böyle bir olanağın bulunmadığı bi hastanede ameliyat yapılması
kesinlikle düşünülemez. Operasyonun ardından ilaç ihtiyacında büyük değişiklikler
Bu sırada yakın ve dikkatli bir izleme gerekir. Reanimasyon hekimleri ve
personeli bu devrede önemli rol oynarlar.
Yukarıda sözü edilen antikolinesteraz dışı
ilaçların tedavide uygulanmaya başlayışı ile hastalığın gidişinde büyük
değişiklikler meydana gelmiştir. Bu nedenle ameliyat endikasyonlarında
azalma olması doğal karşılanmalıdır.
Timus ışınlanması yararlı olabilir mi?
Timus ışınlanması (radyoterapi) hastaların
bir kısmında yararlı oluyor ve remisyona yol açıyor. Ancak bu iyilik çok
defa sürekli olmuyor. Bu nedenle timusun çıkarılmasının yerini tutamaz ayrıca
timus yapışıklığına yol açıyor. Ameliyat öncesi ya da sonrasında yapılmasında
fayda görenler vardır.
Myasthenia Gravis başka hastalıklarla
birlikte olabilir mi?
Myasthenia Gravis diğer ototimmun hastalıklarla
birlikte olabiliyor. Fakat en sık beraber olduğu tiroid hastalıklarıdır.
Hipertiroidi vakaların yüzde ona yakın bir kısmında görülüyor. Tiroidin
rutin olarak incelenmesi yerinde olur. Tiroid hastalığı varsa, bunun elbette
ayrıca tedavisi gerekir.
Hastalığın doğal gidişi nedir? Kesin
tedavi, tam düzelme mümkün müdür?
Vakaların bir kısmı kendiliğinden düzelirler.
Bunların oranı yüzde onu aşar. Bu duruma remisyon diyoruz. Ama remisyon gösteren
hastalarda günün birinde tekrarlama olabilir. Timektomi (timus çıkarılması)
ile yaklaşık olarak vakaların üçte biri tam düzelme gösteriyorlar. Bu düzelme
yıllar içinde yavaş yavaş oluyor. Geri kalanların büyük bir kısmı
ameliyattan sonra ufak dozda ilaç alarak normal aktivitelerini sürdürebilir
hale gelebiliyorlar.
Steroidler ve immunosupresiflerin de
eklenmesi ile hastalıkta tedavi olanakları ve şifa olasılığı daha da artmıştır.
Bugün Myasthenia Gravis korkulacak bir hastalık olmaktan çıkmış sayılır.
Bilgili ve dikkatli bir izleme ve tedavi ile hastaların büyük çoğunluğu ya
tam şifaya kavuşur, ya da normal bir yaşamı sürdürebilirler.
Myasthenia Gravis için gelecekte neler
umulabilir?
Gelecek bu hastalık için daha da umut
vericidir. Yakın yıllarda hayvanlarda deneysel Myasthenia Gravis yapılabilmiştir.
Hastalığın sırları birer birer çözülmektedir. Yakın bir gelecekte
elimizde bu hastalığa karşı daha etkili silahların bulunacağına güvenebiliriz.
Plazmaferez ve Immunglobulinler hastalığın progmozunu iyiye doğru değiştiren
iki önemli araç olmuştur. Önümüzdeki yıllarda yeni ve daha spesifik
immunosufressif etkili drogların kullanma girmesini bekliyoruz.
|